4. DERS: BESMELE - HAKİKİ KİŞİSEL GELİŞİM SİTESİ

İçeriğe git

Ana menü:

4. DERS: BESMELE

1. KUR

WORD HALİ


BİR AYET:


Maide / 4. “Kendileri için nelerin helâl kılındığını sana soruyorlar; de ki: Bütün iyi ve temiz şeyler size helâl kılınmıştır. Allah'ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarından da yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'tan korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur.”

BİR HADİS:


Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:


"Sizden kim bir şey yerse "Bismillah (Allah'ın adıyla)" desin.


Bidayette söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle söylesin:

"Bismillahi fi evvelihi ve âhirihi (başında da sonunda da Bismillah)."


BİRİNCİ SÖZDEN


Bismillâh her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız.


Bil ey nefsim! Şu mübârek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın lisân-ı haliyle vird-i zebânıdır.


Bismillâh ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle.


Şöyle ki:
Bedevî Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabîle reisinin ismini alsın ve himâyesine girsin, tâ yol kesicilerin şerrinden kurtulup, ihtiyaçlarını tedarik edebilsin. Yoksa tek başıyla, hadsiz düşman ve ihtiyaclarına karşı perişan olacaktır.


İşte böyle bir seyahat için iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar.


Onlardan birisi mütevâzi idi; diğeri mağrur.


Mütevâzii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı. Alanı her yerde selâmetle gezdi. Bir yol kesiciye rast gelse, der: "Ben filân reisin ismiyle gezerim." Şakî def' olur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nâm ile hürmet görür.


Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Dâimâ titrer, dâimâ dilencilik ederdi. Hem zelîl, hem rezil oldu.


İşte, ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, ihtiyaçların nihayetsizdir. Mâdem öyledir, şu sahrânın Mâlik-i Ebedîsi ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini al. Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisâtın karşısında titremeden kurtulasın.


Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki:

Askere kaydolur. Devlet nâmına hareket eder. Hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun nâmına, devlet nâmına der. Her işi yapar, her şeye karşı dayanır.
   

Başta demiştik: "Bütün mevcudât lisân-ı hal ile, 'Bismillâh' der."

    

Öyle mi?


...

Her şey Cenâb-ı Hakkın nâmına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek her bir ağaç "Bismillâh" der; hazîne-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.


Her bir bostan, "Bismillâh" der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor.


Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübârek hayvanlar "Bismillâh" der, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzâk nâmına en latîf, en nazîf, âb-ı hayat gibi bir gıdâyı takdim ediyorlar.


Her bir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları "Bismillâh" der, sert olan taş ve toprağı deler, geçer. "Allah nâmına, Rahmân nâmına" der; her şey ona musahhar olur.


"BİSMİLLAH" DEMEYEN MİSAFİR


Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) günlerden bir gün sahabeleriyle sofrada oturmuşlar, yemek yiyorlardı. Fakat tabaktaki yemek eksilmiyordu. Yedikleri kadar sanki kudret eliyle tabağa konuyordu.


Az sonra bir misafir çıkageldi. Sofraya davet ettiler. Adam oturdu ve yemeğe başladı. Başlamasıyla tabaktaki yemeğin hızla azalması bir oldu.


Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) in etrafında bulunanlar durumu fark edip sordular:

Ya Resûlâllah yemeğin başında bereket vardı. Sonra birden bire kayboldu. Yemek hızla azaldı ve bitti. Sebebi nedir?


Hazret-i Peygamber (S.A.V.) şöyle izah ettiler:
Hepimiz yemeğe başlarken "bismillah" dedik. Bu yüzden yemeğimiz bereketlendi. Sonra bir misafir geldi. Yemeğe oturdu. Fakat "Besmele" çekmedi. Bunun için yemeğin bereketi kalmadı ve kısa zamanda bitti.


Peygamber Efendimiz her yemeğin başında ve sonunda mutlaka mübarek ellerini yıkar, yemeğe başlarken de daima "bismillah" çekerdi. Sonunda ise, her zaman Allah'a şükrederdi.



BESMELE


Bişr-i Hafi. Evliyânın büyüklerinden. Genç. Günah çukuruna düşmüş yuvarlanıyor, yuvarlandıkça batıyor...


Bir gün, gecesini içki masalarında sabahladığı bir gecenin günü. Sarhoş. Evinin yolunu tutturmuş, gidiyor, gitmeye çalışıyor. Yürüyor.


O da ne? Bir kâğıt, üstünde "Besmele" yazılı bir kâğıt.


İçi cız ediyor. Eğiliyor. Çamurların içinden Besmele yazılı kâğıdı alıyor. Hiç Allahın ismi yerde olur mu, çamurlar içinde olur mu, bin bir düşünce, bin bir ah ediş. Kâğıdı öpüyor, çamurlarını siliyor, temizliyor, evine götürüyor, güzel kokulara sürüyor ve evinin en güzel yerine asıyor.


O gece âlim bir zât bir rüyâ görür. Rüyâda, ''Git, Bişr'e söyle! İsmimi temizlediği gibi onu temizlerim. İsmimi büyük tuttuğu gibi büyültürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığı gibi, onu güzel ederim. İzzetime yemin ederim ki, onun ismini dünyada ve âhirette temiz ve güzel eylerim'' denildi.


Bu rüyâ, üç defa tekrar etti. Rüya gören kimse, sabah olunca, Bişr-i Hafi'yi arayıp meyhanede buldu. Mühim haberim var diye içeriden çağırdı.


Bisr geldiğinde, gelen zâta dedi ki:
-Kimden haber vereceksin?
-Sana Allahu telâdan haber vereceğim.

     

Bunu duyan Bişr, ağlamaya başladı ve sordu:
-Bana kızıyor mu, şiddetli azap mı yapacak?


Rüyayı sonuna kadar dinleyince arkadaşlarına dönüp şöyle söyledi:
-Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz.


O zatın yanında hemen tövbe etti. O anda ayağında ayakkabı bulunmadığı için, hiç ayakkabı giymedi.


Sebebini soranlara,
''Söz verdiğim zaman yalın ayaktım, şimdi giymeğe hayâ ederim'' derdi.


Ayakkabı giymediği için kendisine ''Hafi'' (yalınayak) denilmiştir.


 
İçeriğe dön | Ana menüye dön