14. DERS: DUA - HAKİKİ KİŞİSEL GELİŞİM SİTESİ

İçeriğe git

Ana menü:

14. DERS: DUA

1. KUR

WORD HALİ


BİR AYET:

      

“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” (2/186)



BİR HADİS:

       

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:


"Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir."  



DUA NEDİR?


Duâ, bir ibadettir, duâ kulluğun özüdür, duâ Rabbe dönüş ve yönelişin adıdır. Kulluktan bahsedilen bir yerde, duâdan bahsetmemek mümkün değildir. Zaten, Allah (cc) da “Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var!”  buyurmuyor mu? ve “Duâ edin kabul edeyim” diyen de bizzat kendisi değil mi?
       

Duâ, Allah(cc)la kul arasında kuvvetli bir bağdır. Başka bir ifadeyle, kulun düşüncesinin Rabbe takdim edilmesi şeklidir duâ.


Kul erişemeyeceği ve iktidarıyla elde edemeyeceği her şeyini, mutlak iktidar sahibi olan Kadîr-i Mutlaktan ister; işte bu isteğin adıdır duâ. O, helezonlar hâlinde kuldan Rabbe yücelen tatlı bir nağmedir ta arşa kadar...
       

Günümüzde, sadece beş vakit namazın veya belli bir kısım ibadetlerin sonuna sıkıştırılarak küçültülen duâ, gerçekte hayatın ve hayat ötesinin en büyük lâzımıdır.


Hayatı, duâsız düşünmek mümkün değildir. Yaşadığımız hayat, baştan sona kadar duâdan ibarettir.


Duâ, Rıza-i İlâhînin şifresi ve cennet yurdunun da anahtarıdır. Yine duâ, “abd”den Rabbe yükselen kulluk nişanı, Rabden “abd”e inen rahmet simgesidir. Daha doğrusu o, Allah (cc)la kul arasında olan münasebetin tam odak noktasıdır.


Duâ, bir cihetten ibadet, bir başka cihetten imkân âlemi ile lâhut âlemini birleştiren ulvî bir miraçtır.


İnsanı merdiven merdiven Hakka yükselten mukaddes bir miraç..!


Ayrıca Kurân-ı Kerîmin, duâ mevzûu üzerinde ısrarla durması ve yapılacak duâları Efendimize bizzat talim buyurması, meselenin ehemmiyetini göstermesi bakımından çok önemlidir.


Böyle olmasaydı, Kurân-ı Kerîm, birçok âyet-i kerime ile, duâ meselesi üzerinde ısrarla durur muydu?


Bunun dışında, Efendimizden rivayet edilen, yüzlerce, hatta binlerce hadîs-i şerif de duânın ehemmiyeti hakkında hem tahşidat yapıyor, hem de hayatın her faslında, yapılması gereken duâları bu ümmete talim buyuruyor.


O halde insan, duygu ve düşüncelerini birer istek halinde takdim ederken, bunu en iyi şekilde ifade etmek ve az sözle çok mânâ dile getirmek ister ki, bu hususta da ona en büyük yardımcı da başta Kurân-ı Kerîm, ikinci derecede de Hadîs-i Şeriflerde öğretilen duâlardır.



23. SÖZ
den


Eğer desen: "Birçok defa duâ ediyoruz, kabul olmuyor. Hâlbuki âyet umumidir; her duâya cevap var."
      

Elcevap: Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her duâ için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlûbu vermek Cenâb-ı Hakkın hikmetine tâbidir.


Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: "Yâ hekim, bana bak."
       

Hekim "Lebbeyk," der. "Ne istersin?" Cevap verir.
       

Çocuk "Şu ilâcı ver bana" der.
      

Hekim ise, ya aynen istediğini verir yahut onun maslahatına binâen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
       

İşte, Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak, hâzır, nâzır olduğu için, abdin duâsına cevap verir.


Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzûruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat, insanın hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbâniyenin iktizâsıyla, ya matlûbunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.


 
İçeriğe dön | Ana menüye dön