1. DERS: MESULİYET DUYGUSU - HAKİKİ KİŞİSEL GELİŞİM SİTESİ

İçeriğe git

Ana menü:

1. DERS: MESULİYET DUYGUSU

3. KUR

WORD HALİ


BİR AYET:


Ahzab/15.

“Andolsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz mesuliyeti gerektirir!”


BİR HADİS:

   

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
       

"Kim bir iman yoluna çağırırsa, kendisine uyanların sevabı kadar, onların sevabından hiçbir şey eksilmeksizin sevap alır. Kim de bir sapkınlık yoluna davet ederse, sapanların günahı gibi, onların günahları eksilmeksizin günah alır."


Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.


MESULİYET (Sorumluluk)


Biz, bugün Müslümanlar olarak çok ağır bir mesuliyetin altında bulunuyoruz. Bir dönemde sahabe gibi seçkinlerle temsil edilen bu da’vâ, bugün, cılız iktidarımıza rağmen, İlâhî bir ihsan olarak omuzlarımıza yüklenmiş durumda. Bu işin şakası yoktur. Evet, Sahabe rolünü üstlenmek çok ağır, ağır olduğu kadar da şerefli bir vazifedir. Böyle bir işin altından kalkabilmek, ancak kalbî ve rûhî hayatın devamlı kontrolüyle mümkündür.

…Mesuliyet duygusunun bir yönünde herkesin kendisine düşen vazifesini idrak etmesi vardır. Bir diğer yönünde de kulluğun ağırlığı altında belinin kemiklerinin çatır çatır çatırdayışı vardır. Bir yönünde ibadet şuuru vardır. Sanat tablosu karşısında fertlerin Allah’a kul olduklarını idrak etmesi vardır. Beri tarafta da vicdanlarında bu kulluğun ağırlığını duymaları vardır.
       

***Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor:
       

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a vahiy indiği zaman, yüzünün yakınlarında arı uğultusu gibi bir ses işitilirdi. Bir gün, O'na vahiy indirildi. Bir müddet öyle kaldı. Sonra o hal açıldı. O da Mü'minûn suresinden ilk on ayeti okudu:     
       

"Mü'minler kurtuluşa ermiş, umduklarına kavuşmuşlardır. Onlar namazlarını Allah'tan korkarak, hürmet ve tevazu içinde ve tâdil-i erkân ile kılarlar. Onlar dünya ve ahiretlerine faydası dokunmayan her türlü şeyden yüz çevirirler. Onlar nail oldukları her türlü nimetin zekâtını aksatmadan verirler. Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve cariyelerine karşı müstesna; bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar. Kim helal sınırını aşarak bunların ötesine geçmek isterse, işte öyleleri haddini aşmış olanlardır. O mü'minler ki, Allah'a ve kullara karşı olan emânet ve mesuliyetlerini yerine getirirler ve sözlerinde dururlar. Onlar namazlarını devamlı olarak, vaktinde ve şartlarına riayet ederek kılarlar. İşte onlar vârislerin ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetine vâris olurlar. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır" (Mü'minûn, 1-11).     

Arkadan dedi ki: "Kim bu on ayeti yerine getirirse cennete girer."  Sonra kıbleye yöneldi ve ellerini kaldırıp: "Allah’ım (hayrımızı) artır, bizi (iyilik yönüyle) noksanlaştırma. Bize ikram et, zillete düşürme. Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (düşmanlarımızı) bize tercih etme. Allah’ım, bizi râzı kıl, bizden de razı ol!" buyurdular."



YARASANIN YÜZÜ YOK

       

Bir zamanlar yeryüzündeki kuşlar ve hayvanlar arasında savaş başlamıştı. İki taraf da kesin bir üstünlük sağlayamıyordu. Savaştaki iki tarafın da bazı özelliklerin taşıyan yarasa, savaş müddetince tarafsız kalmıştı.
       

Kuşlar, "Gel bizimle beraber ol!" dediklerinde, "Ben hayvanım" diyor, hayvanlar kendilerinden olmasını istediğinde kuş olduğunu söylüyordu.
       

Zamanla kuşlar ve hayvanlar arasında barış imzalandı. Yarasa, kuşların yanına gidip, sevinçlerine ortak olmak istedi, fakat kuşlar onu aralarına almadılar. Hayvanların yanına gittiğinde de aynı muameleyi gördü.
       

Her iki tarafın da kendisini suçladığı, hiç kimsenin kendisini yanına almak istemediği talihsiz yarasa, köşe bucak saklanmaya, yüzünü ancak alaca karanlıkta göstererek yaşamaya mecbur kaldı. Artık kimsenin yanına gidecek yüzü yoktu.
       

İnsanlar, karanlığa bir mum yakmalı, yangın çıkaranlarla söndürenler arasında tarafsız kalmamalı, iyiliğin kötülüğe galebesi için elinden geleni yapmalıdır. Tabi, kötülüğe kötülükle mukabele ederek değil, güzelliği yaşayıp, tavsiye ederek...


 
İçeriğe dön | Ana menüye dön