14. DERS: CÖMERTLİK - HAKİKİ KİŞİSEL GELİŞİM SİTESİ

İçeriğe git

Ana menü:

14. DERS: CÖMERTLİK

2. KUR

WORD HALİ


BİR AYET:

Muhammed / 38.

“İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.”


BİR HADİS:

       

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:


"Cömert kişi, Allaha yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri olan ise, Allahtan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Allah(cc) katında, cömert bir bilgisiz câhil, cimri bir ibadet edici âbidden daha sevimlidir."  


Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.



CÖMERT OLMAK


İnsanın, meşru ölçüler içerisinde, Allah(cc)ın rızasından başka bir gaye gütmeden, sahip olduğu imkânlar dâhilinde, muhtaçlara, ihsanda ve yardımda bulunmasına “cömertlik” denir.
       

Cömertlik, ruhun bir melekesidir. Bu melekeye sahip olan kişi, ferdî ve içtimaî alanda lüzumlu olan her şeye yardım eder. Hiç kimsenin zorlaması olmadan ihsanda bulunmayı candan ve gönülden ister.


"Rızkı veren Allah'tır." düşüncesi ile hareket ettiğinden, kalbi de temiz ve zengindir.


Cömert insanlar, her ne suretle olursa olsun başkalarına faydalı olmağa çalışırlar. Allah Teâlâ'nın kendilerine fazl ve kereminden verdiğine ve bunlarda da muhtaçların hakları olduğuna inanırlar. Cömertliği kul hakkının temeli sayarlar. Kendi haklarını affederler. Kendi ihtiyaçlarını düşünmeden başkasının ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar.



CÖMERTLİĞİN ÇEŞİTLERİ

       

Sehâvet: Malının bir kısmını dağıtarak yapılan cömertlik. Bu, cömertliğin, asgarî derecesi olarak kabul edilir. Zekât vermek gibi…
       

Cûd: Malının çoğunu dağıtıp, geriye azını bırakarak yapılan cömertlik. Hz. Ebû Bekir'in çoğu zaman cihat için yaptığı yardım gibi…
      

Îsâr: Kendi için gerekli olan bir şeyi, zarar ve sıkıntılara katlanarak kendisi kullanma yerine, başkalarının istifadesine sunmak sureti ile yapılan cömertlik.


Bunun Asr-ı Saadet'teki misâli; Medineli müslümanların (Ensar), Mekkeli Muhacirleri şehirlerine davet edip onları her şeylerine ortak ederek Allah Teâlâ'nın takdirini kazanmalarıdır.


Bir başka örnek de Hz. Ebû Bekir'in Hicret esnasında mağarada hayatını tehlikeye atarak canını, sevdiği Hz. Peygamber için feda etmesidir.


CÖMERTLİĞİN BAĞRINDA GELİŞEN UFUK


Cennetin kapısını cömertler açacaktır. Dünyada o kapıya giden yolları açmalıyız ki, yanımızda daha nicelerini o kapıya kadar götürebilelim. Bizim bu davranışlarımızla muhataplarımız -Allahın izniyle- öyle bir seviyeye ulaşacaklardır ki, bir gün Kuranın hükümleriyle, beşer karihasından (düşünme melekesinden) çıkan şeyler arasında bir tercih yapılması bahis mevzu olduğunda, onlar, Kurânı tercih ederek ve Rasûlullahı seçerek bütünüyle Allaha ram olacaklardır.
       

Cennete ilk defa âlimler, vaizler veya hocalar değil, hak ve hakikati neşir uğruna, malını ve canını hak yolunda feda eden, esnaf, tüccar ve kazanç seviyesi ne olursa olsun bütün cömertler, Hakka dil beste civanmertler girecektir. Evet, onlar Rablerine fani olan şeyler verecek ve bakiyi kazanarak ebediyete ereceklerdir.

"Mal ve servet insan için bir imtihandır." Bu imtihandan başarılı çıkmanın yolu da cömertliktir.
       

İslâm'a göre mal ve servet herhangi bir şahsın inhisarı altında değildir. Mal ve servet yalnız Allah Teâlâ'nındır. Her şeyin gerçek Mâlik'i O'dur. Kur'an-ı Kerîm'de bu durum yirmiyi aşkın ayette vurgulanmaktadır.


Mülk, Allah Teâlâ'nın olduğuna göre, tabiî olarak sahibinin yolunda sarf edilmesi, inanan için en makul bir hadise olarak değerlendirilir. Mümindeki cömertlik duygusu da bu düşünceden kaynaklanır.


KISSADAN HİSSE


Cömertliği meşhur Hatem-i Taîye:
Senden daha cömert bir kimse var mı acaba? Diye sordular.

O:
“Evet! Var” dedi ve başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlattı:
       

Bir gün bir seferim zamanında bir gence misafir olmuştum. Genç, fakir bir kimse olmasına rağmen bana bir koyun kesip hazırlattı, önüme koyunun böbreği geldiğinde: «Ben koyunun böbreklerini çok severdim» dedim. Bir ara ev sahibi genç ortalıktan kayboldu. Biraz sonra baktım ki varı yoğu olan yedi koyunun yedisini de kesmiş böbreklerini hazırlamış, önüme getirdi.
       

Ben şaşkınlık içerisinde kalmıştım. Çünkü biliyordum ki, genç fakir bir kimse idi.

“Niçin benim için, varın yoğun olan yedi koyunu kestin? Ben sana böyle yap demedim. Sadece koyun böbreğini sevdiğimi söyledim.” dediğimde bana şu karşılığı verdi:

“Bana Allah (cc) misafiri gelmiş, hiç onun sevdiği bir şeyi ikram etmemem olur mu?” dedi.

“Gencin bu misafirperverliğine hayran kalmıştım, gözlerim yaşardı.” diye anlattı.

Hatem-i Taîye:
Onun iyiliğine karşı sen ne yaptın? diye sordular. O:
Derhal üç yüz deve, beş yüz koyun gönderdim, deyince...
Demek ki sen ondan daha cömertmişsin, dediler. Hatem-i Taî:
Hayır! O benden cömert, çünkü o bana nesi varsa ikram etti, bense ona sadece malımın birazını gönderdim, dedi.


 
İçeriğe dön | Ana menüye dön