ŞABAN 7 (23 NİSAN) - HAKİKİ KİŞİSEL GELİŞİM SİTESİ

İçeriğe git

Ana menü:

ŞABAN 7 (23 NİSAN)

ÖZEL KUR-3

MEAL”

A’RÂF-10-11. “Şurası bir gerçek ki ey insanlar,

Biz sizi yeryüzünde yerleştirip, orada size imkânlar bahşettik ve sizin için pek çok geçim vasıta ve kaynakları var ettik.

Ne kadar da az şükrediyorsunuz!

Sizi varlık âlemine çıkardık;

sonra size (mahiyetinize en uygun, en güzel) şekil ve sureti verdik;

sonra da meleklere “Âdem’e secde edin!” diye emrettik.

Hepsi hemen secde etti, ama  İblis etmedi: (diretti ve) secde edenlerden olmadı.”

-----------------------------------------------------------------------------------

HADİS”

Din kolaylıktır.
Dini aşmak isteyen kimse, ona yenik düşer.

O halde, orta yolu tutunuz, en iyiyi yapmaya çalışınız, o zaman size müjdeler olsun;

günün başlangıcından, sonundan ve bir miktar da geceden faydalanınız.”

(Ebû Hüreyre’den radıyallanu anh, Buhârî, Îmân 29. Ayrıca bk. Nesâî, Îmân 28)

-----------------------------------------------------------------------------------

TEFEKKÜR PENCERESİ”

*Terbiye; insanın, hayvanî temayülleri dolayısıyla insanlığından ayrılmasına mâni olur.

*Hareket ve faaliyetlerinin hududunu tayin ederek başıboş bırakılmamasını ve yozlaşmamasını sağlar.

*Aynı zamanda terbiye; insanın, beraberinde dünyaya getirdiği kabiliyetleri de inkişaf ettirir ve insan ruhunda saklı potansiyelin ortaya çıkmasına yardım eder.

*İnsanda hep iyinin ve güzelin nüveleri vardır.

*Kötünün ve çirkinliğin nüveleri yoktur.

*Şehvet, öfke ve intikam gibi şeyler bile bir bakıma, dolaylı güzellikler için fidanlıklar hükmündedir.

*Ancak, şurası da unutulmamalıdır ki, müsbet-menfi her şeyde görülen güzellik, bir terbiye mahsulü olduğu gibi, bizzat insanın insan olması da yine, bir terbiyeye dayanır.

-----------------------------------------------------------------------------------

NURDAN YANSIYANLAR”

Ya Rabbi, şeytanların vesveselerinden, yanımda bulunmalarından Sana sığınırım.”
(Mü’minûn sûresi, 23/97-98)

Ey vesvese hastalığına tutulmuş insan!
Biliyor musun, vesvesen neye benzer?
Musibete…

Önem verdikçe şişer; önem vermezsen söner.

Onu büyük görürsen büyür; küçük görürsen küçülür.

Korkarsan ağırlaşır, hasta eder; korkmazsan hafifler, gizli kalır.

İçyüzünü bilmezsen devam eder, yerleşir; bilirsen, onu tanırsan gider.

Öyleyse şu musibetli vesvesenin pek çok çeşidinden yalnız sıkça görülen beşini söyleyeceğim. Belki sana da bana da şifa olur. Çünkü vesvese öyle bir şeydir ki, cehalet onu davet eder, ilim uzaklaştırır. Onu tanımazsan gelir, tanırsan gider.

Birincisi
Şeytan önce şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse şüpheden, çirkin ve kötü sözlere döner. Çirkin sözlerdekine benzer bazı pis suretleri ve edebe aykırı çirkin halleri tasvir eder, hayal ettirir. Kalbe “Eyvah!” dedirtir, insanı ümitsizliğe düşürür.

Vesveseli adam da zanneder ki, kalbi Rabbine karşı edepsizlikte bulunuyor. Müthiş bir telâş ve heyecan duyar. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister.

Bu yaranın merhemi şudur:

Bak ey vesveseye düşmüş biçare insan!

Telâş etme, çünkü senin hatırına gelen kötü sözler ve haller gerçek değil, hayaldir.

Küfrü hayal etmek küfür olmadığı gibi, o kötü sözleri ve halleri düşünmek de onları söylemek ve yapmak değildir.

Zira mantıkça hayal etmek, hüküm yerine geçmez. Kötü sözü söylemek ise hükümdür.

Bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değildir. Çünkü kalbin, onlardan müteessir olur, üzülür, kederlenir.

O çirkin sözler belki şeytanın, kalbe yakın olan ve “lümme-i şeytani” denilen yuvasından gelir.

Vesvesenin zararı, insanın onu zararlı zannetmesi ve kalben ondan zarar görmesidir. Çünkü insan, hükümsüz bir hayali hakikat vehmeder.

Şeytanın işini kendi kalbine mal eder. Onun sözünü, kendinden zanneder. Zarar ettiğini düşünüp zarara düşer. Zaten şeytanın da istediği budur.

(Devamı Yarın)

-----------------------------------------------------------------------------------

DUA İKLİMİ”

Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla…

Rabbim, Yüce Rabbim! Senden başka bir rab var mı ki, ona yalvarayım! Başka bir ilah mı var ki, ümitlerimi onun vereceklerine bağlayayım!

Senden gayrı bir kerem sahibi mi var ki, ondan atâ ve ihsan talebinde bulunayım!

Cömertliğiyle maruf başka birisi mi var ki, onun fazlına bel bağlayayım! Senden gayrı bir hâkim-i mutlak, el açılan, ihtiyaç arz edilen bir başkası mı var ki, şikâyetlerimi ona ileteyim ya da işlerimi ona havale edeyim?

Hayır ya Rabbi, hayır, Senden başka kerem ve cömertlik sahibi yoktur.

Ey gazabından rahmetine sığındığımız, kullarını koruyup kollayan fakat Kendisi asla bir himayeye ihtiyaç duymayan Rabbim! Senden başka keremi ve ihsanı bol kerîm bir rab mı var ki, gidip ona el açayım?

Allahım! Dost bildiklerim bana hep cefa ettiler. Tabip zannettiklerim canımdan usandırdılar. Yakın-uzak herkes küçümseyip alaya aldılar; dertlerim de büyüdükçe büyüdü.

Vedûd ü Karîb, Raûf u Mücîb bir tek Sensin; ne olur, merhametini esirgeme – ki zaten esirgemezsin- ve gidecek başka kapısı olmayan bu kulunun yalvarışlarına icabet buyur!

Çok korkuyorum; müsamaha ve emn ü eman diliyorum. İsyankârım; ettiğim tevbelerin, kötülük ve isyan kokan hatalarımı silip süpüreceği ümidini taşıyorum.

Kapında fakir ve aciz bir dilenciyim; ihsanlarının gelip beni de sürura gark edeceği recâsıyla yaşıyorum.

Sayısız kayıtların mahpusu oldum; kulluğuma mâni olan o bağların süratle çözüleceği ve müşahede ufkuyla sevindirileceğim ümidini besliyorum.

Aç ve çulsuz bir vaziyette, dergâhının önünde, kurb (yakınlık) kevserlerine kanacağım, iman libasıyla donatılacağım intizarı içindeyim.

Susuzluktan dilim damağım kurudu, ciğerlerim kavruldu; elemli ateşlerimin ferahlatan bir serinliğe inkılâb edeceği, muhabbet oluklarından kana kana içeceğim, kurb kâselerinden yudumlayacağım, sıkıntılarımın, elemlerimin, rahatsızlıklarımın ve hüzünlerimin bir bir dağılıp gideceği, gidip sürpriz sevinçlere dönüşeceği, bütün hastalıklarımdan şifa bulacağım anları gözlüyorum.

İniltiler içinde huzuruna gelmiş garip bir yolcuyum. Vatanından, tanıdıklarından cüdâ düşmüş bir zavallıyım; dilerim ki bu gurbet, bu şekâvet ve bu talî’sizlik daha fazla sürüp gitmesin, gitmesin ve bir an evvel gurbetim sıla olsun.. ruhum ve bedenim, ağaçların altında ılgıt ılgıt esen meltem rüzgârlarının serinliğiyle huzura doysun.. gönlüm lütf u ihsanla dolsun.. kalbim rahmet ve rıdvan esintileriyle ferahlık bulsun.

Allahım! Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve müminlerin ruhlarını gayet yumuşak bir şekilde kabzetmeye, kâfir ve müşriklerinkini ise şiddetle söküp almaya müvekkel kıldığın şanı yüce melek Azrail’e salât ve selâm eyle.

Sen güvenilip dayanılan ve Kendisine itimat edilen Vekîl’sin. Senin salât ü selâmın Efendimiz’in ve onun üzerine olsun.

-----------------------------------------------------------------------------------

GÜNÜN ZİKRİ:  " EL - MÂCİD "

TESBİH ADEDİ: 48

TESBİH NİYETİ: KAZANCIN BOLLUĞU, ŞEREFLİ BİR HAYAT SAHİBİ OLMAK…

 
İçeriğe dön | Ana menüye dön